KÜTÜPHANELER HAFTASI

KÜTÜPHANELER HAFTASI

Bu hafta Kütüphaneler Haftasıdır. Okullarda bu hafta ile ilgili çeşitli etkinlikler yapılır. Kitapların önemi, faydaları konusunda çeşitli bilgiler verilir. Öğrenciler arasında şiir, kompozisyon, resim yarışmaları. En güzel kitap okuma yarışmaları düzenlenir.

  Nasıl ki ağıl denilince koyunlar, garaj denilince arabalar, eczane denilince ilaçlar akla geliyorsa; kitaplık denilince de kütüphaneler akla gelmektedir. Kitapların önemi, kitaplara verilen değerle ölçülür.

    Evrendeki tüm canlılar gibi insanların da besine, suya ve havaya gereksinmesi vardır. Ancak bunlar fiziksel yaşamın gereksinmeleridir. Oysa insanları, hayvanlardan ayırt eden en önemli öğe, düşüncedir. İnsanlar düşünürler, düşündüklerini yorumlar, değerlendirir ve eyleme geçirirler. Düşünsel savaşım sonucu elde edilen bilgileri, deney, beceri ve sanatlarını gelecek kuşaklara aktarmak isterler. Bu çabanın sonucu olarak yazıyı icat etmişler, geliştirerek matbaayı ve kâğıdı bulmuşlar. Dağınık ve kayıp olabilecek bu bilgileri, deneyleri, beceri ve sanatlarını kitap haline getirerek insanlığın hizmetine sunmuşlar. İnsanlık tarihini, uygarlığını, toplumsal yaşamını, savaşımını, sanatlarını bu yapıtlardan öğreniyoruz. Böylece insan yaşamının gereksinmesi olan ekmek, su ve havaya, kitaplardaki düşünce eklenerek sloganlaşmıştır.
      İnsan toplumu, düşünceden uzak insanlar için "Gelişmemiş bir hayvan. Et kafalının biri. Ot gibi adam." gibi aşağılayıcı deyimler kullanmışlardır. Görülüyor ki insanları hayvanlardan ayırt eden tek öğe, düşüncedir. İnsan toplumunun var oluşundan günümüze değin, düşüncenin özgür olmasını isteyenlerle istemeyenler arasındaki çelişki sürekli artmakta. Toplum üzerindeki egemenliklerini sürdürerek çıkar sağlamaya çalışanlar, sürekli baskıdan yana olmuşlardır. Ve "Toplumumuz bu özgürlükleri, düşünceleri kaldıracak düzeyde değildir. Bu kitaplar zihinleri bozuyor, gençlerimizi huzursuz ediyor..." diyerek kitapları suçlu göstermeye, toplumsal huzursuzluğun gerçek nedenlerini göz ardı etmeye çalışırlar.

     Bir bilgin: "İnsan düşündüğü gibi yaşamaz. Yaşadığı gibi düşünür. Düşünceye etki yapan, ona kaynaklık eden, hiç kuşkusuz içinde bulunduğu, yaşadığı koşullardır. Fakat düşüncenin de karşılıklı olarak bu koşullara etki yapıp onu oluşturduğu bir gerçektir. O halde biz, 'Mademki bu kitabı okuyor, okuyanın niyeti bu kitaptaki düşünceleri uygulamaktır.' diyemeyiz. Bu, ilkel bir yargı olur. Bir düşünce kafaya yansıdığı gibi uygulanamaz. Bu nedenle düşünce ve düşüncenin ürün olan kitaplar yasaklanamaz, yakılamaz, toplatılamaz. Ama onlar gereğince eleştirilir. İşe yaramazlığı kanıtlanır ve böylece de fonksiyonu biten her nesne gibi onun da ölümü kendiliğinden olur..." demektedir.

     Kitaplar, toplumların düşünsel güneşidir. İnsanın zekâsını ve bilgisini geliştirir, deneylerini artırır, hatalarını düzeltir. Bilinçli insan, bilimsel araştırmaya, incelemeye, üretmeye, yönetmeye, olayları sağlıklı sonuca bağlamaya yöneltir. Bilinçli insanların oluşturduğu toplumlarda, demokrasi, hukuk, ahlak ve sosyal adalet ilkeleri gerçek kurallarıyla işler. Karşılıklı saygı ve güven pekişerek artar.
     Bu nedenle kitap, uygarlığın simgesi, demokrasinin somut kanıtı, karanlığın amansız düşmanıdır. Kitaplar bu amaçla değerlendirildiğinde, kitaplığın önemi artar. Aksi halde kitaplıklar, kitaptan mezarlığına ve düşüncenin tutsak evine dönüşür. Ancak kitapları severek, okuyarak, okutarak çağdaş insan olabiliriz.

26.03.2024 27

26-03-202426-03-2024